19 Mayıs 2009 Salı

.jack ve richard savaşa gidiyor.

15 eylül 1981 günü, Jack Sawyer adında bir çocuk, kumsalda bir Sir Walter Scott roman şatosu gibi yükselen otelin kumsalında durmuş, hareketsiz sulara bakıyordu. ağlamak istiyor, ama gözyaşları bir türlü gelmiyordu. çevresini ölüm sarmıştı. dünya hep ölümden oluşuyordu. gökkuşağı falan da yoktu. Vahşi Çocuk kamyoneti, Tommy Amca'yı dünyadan çıkarıvermişti. Tommy Amca; Los Angeles'ta ölmüştü. bu doğu kıyılarına çok uzaktı Los Angeles. oysa Jack gibi bir çocuk bile, kendisinin aslında bu kıyılara ait olduğunu anlayabiliyordu. insan çıkıp köşeden bir rozbif'li sandviç almak için bile boynuna kravat takma ihtiyacını duyuyorsa, kendisi batı kıyısında yaşayack bir tip değil demekti.
babası ölmüştü, Tommy Amca ölmüştü, anneside belki ölüyor olabilirdi. burada, Arcadia plajında da ölümü hissediyordu Jack. Morgan Amca'nın telefonlarından geliyordu ölümün sesi. bu sayfiye yerinin mevsim sonundaki ölgünlüğü, melankolisi kadar belirgin bir şey değildi bu duygu. çevredeki varlıkların dokusunda vardı. okyanustan esen rüzgarın kokusunda vardı. korkuyordu... uzun zamandır hep korkmuştu... burada, bu sessiz yerde bulunmak yallnızca bunun farkına varmasına yol açmıştı. belkide ölümün I-95 yolu boyunca onlarla beraber geldiğini, gözlerini kısarak arabayı sürdüğünü, sigara dumanları arasından ona radyoda güzel bir müzik bulmasını söylediğini anlamasına yardımcı olmuştu.
babasının bir zamanlar kendisine, "sen yaşlı bir insan kafasıyla doğdun" dediğini hatırlıyordu. ama şu anda yaşlı gibi hissetmiyordu kafasını. çok genç hissediyordu. korku, diye düşündü. çok korkuyorum. burası dünyanın son bulduğu yer, tamam mı?
martılar yukarıdaki gri havanın içinde dönüyorlardı. sessizlikte hava kadar griydi. annesinin göz altlarında giderek belirginleşen halkalar kadar ölümcüldü.

0 yorum:

 
 
Copyright © seiya
Blogger Templates by BloggerThemes Design by Diovo.com